yaşarsın evet. 700-800 civarı 1+1 ev bulsan masraflarla 1000 de kışın. 1500'le de geçinirsin bir ayda ekstra masraflar yapmadan.

vay abi ya 2500e yaşayamazsın diyenleri anlayamıyorum :)

her akşam nusrette yemek yiyemezsin ama yaşarsın elbet. her gün yemek için 30 lira harcasan yine yetiyor para.

bostancıdan filan ev bulursun 700 800e çook rahat, faturalarla 1000de ortalama. bostancıdan kadıköy 20dakika metro ile. merkez yerde oturmaya ne gerek var ki artk, dolmuşlar minibüsler otobüsler çok rahat.

bak, ayda 500 lira da artıyor. onunla da istediğini yap, eğlence-konser seç beğen git.

yaşarsın.

anadolu yakasında merkezi ve sahile yakın yerlerde bile 700-800e evler var. kira, elektrik, su, doğalgaz, aidat, internet toplam aylık ortalama 1200 tl falan yapar. kalan 1300 tlyi de yemeğine gezmene harcarsın.

ben de o kadar abartı olacağını düşünmüyorum, biz 3500 civarı paraya iki kişi yaşıyoruz kaç yıldır ve iyiyiz. ev hisarüstünde. etilere, bebeke 5 dk. metro da geldi, taksim beşiktaşa yakın filan. gayet de merkezi. kira yeni 800 oldu.
bunun dışında da tatil, sosyal aktivite filan yapıyoruz. yani sen 2500'e tek başına rahat yaşarsın. bir de ev arkadaşı bulsan kiran da ikiye bölünür para bile biriktirirsin.

he sıkıntısı stresi her çeşit boktanlığı kısmına katılıyorum ama. biz kaçmak için fırsat kolluyoruz. sen niye geliyorsun?

gelip gelmeme konusunda emin değilim tam olarak. aslında izmir'de yaşıyorum (hem de ailemle) ve yaklaşık 2000 - 2400 arası bir parayı kışın burada da kazanabileceğim. ama buradaki iş geçici (sözleşmeli öğretmenlik) ve yazın falan ne olur bilemiyorum. istanbul'da ise daha garanti ve biraz daha fazla istediğim bir iş imkanı var. benim gönlüm istanbul'a gitmekten yana değil tabii (izmir'i bırakma noktasında biraz duygusal oluyorum), ama bir yandan da ya korktuğum gibi çıkmazsa diye düşünüyorum. aile eşrafı da "kızım manyak mısın, kadrolu iş varsa git" diyenler ve "kızım manyak mısın, o parayla istanbul'da yaşanmaz, onun yarısıyla izmir'de kral gibi yaşarsın" diyenler olarak ikiye ayrılmış durumda. böyleyken böyle.

Yaşarsın ama şin merkezi yerdeyse senin oturabileceğin yer işine çok uzak kalacaktır büyük ihtimalle. Bu da trafik çilesi demek. Taşrada iş imkanın varsa hiç girme o topa.

gayet merkezi yerlerde de oturup yaşayabilirsin. ancak büyük birikimler yapmayı hedeflememen lazım.

kızım manyak mısın izmir bırakılır mı diyerek artırıyorum.

o parayla yaşanır ama zaten izmirde de kazanıyorsan buraya gelmek için deli olman lazım. yıllardır tek hayalimiz buradan kurtulabilmek.. izmirde iş bulabilmek.. gerçekten gelme. delirirsin burada. istanbul yaşanacak bir şehir olmaktan çıkalı çok oluyor. pişman olursun.

yozgattan geliyorum desen e gel haydi diyeceğim de izmir yahu. (Yozgatlılar alınmasın örnek verdim)

tek başına ev kiralıyacaksan ve harici bir gelrin yoksa merkezde biraz zor... bnm bi arkadaşım selimpaşada yaşıyor ( İstanbul merkeze yaklaşık 50 km uzak ) maaşı 2.200 ev kirası 550 tl bayaağı da ii geçiniyor.. ama merkezde kiralar ve ulaşım masrafları seni yorabilir.

ha imkansız mı.. tabiki değil. ama yaşamak var.. yaşamak var..

Kızım manyak mısın istanbul'da rahatça yaşarsın o parayla.

700-800e düzgün yerde nerde 1+1 varmış ya söyleyin biz de tutalım :) istanbul'da az merkezi, az eli yüzü düzgün evlerin hepsi korkunç paralara kiralanıyor. Geçinmek için şehir dışında oturman gerekir. Bu da ölüm gibi trafik ve toplu taşımayla günde en az 2 saat demek. Seçim senin.

yaşarsın ama rahatça değil. sürekli bir şeylerden kısmak zorunda kalırsın. ha ben zaten tutumlu biriyim gereksiz harcamalarım yok diyorsan olur o iş.

ama ben harcamalarıma pek dikkat eden bir insan olmadığım için istanbul'da kaldığım 4 yıllık süre zarfında epey kurumuştum.

Leş gibi bi evde yaşarsan evet. Ya da Beylikdüzü'nde, Esenyurt'ta, Kurtköy'de falan yaşaman lazım.

700 liraya 1+1 ev olayini ben de merak ettim, hangi merkezi semt burasi? merkezi yerde duzgun 1+1 ev esigi besiktas icin 1200, sisli-mecidiyekoy icin 1000 seviyesinde. tabi bunun yaninda teoride kustepe de merkezi yer, dolapdere de oyle, gultepe de oyle. merkezi yer olmasi yasamak icin ideal yer olmasi anlamina da gelmiyor tam olarak.

2500 lirayla istanbul'un ağası olursun, bekarsan bir de...

ilk birkaç cevaptan sonrasını okumadım ama kendimden ve arkadaşlarımdan örnek vereyim. Kurtuluş'ta metroya 6 dk öyle lüks falan olmayan normal ama her gelenin kendini rahat hissetiği bir dairede bir arkadaşımla yaşıyorum. aylık şu an ki net gelirim 1500. sosyal hayatım aşırı değil ama bana fazlasıyla yetiyor ki gayet sosyal bir insan olduğumu söylerler. Aylık net geliri 2000 lira olan yakın arkadaşım çeliktepe'de 1+1 yine normal bir evde tek başına kalarak ve yine bizim her aktivitemize katılarak gayet yaşıyor. Ha çeliktepe belki İstanbul'un en gözde semti değil ama evi metroya 9 dk. ve bence gayet yaşanabilir bir semt. Diğer arkadaşlarımın da geliri yine hep 1500-2500 bandında zaten çoğu ya son senesi olup çalışmaya başlamış ya da yeni mezun insanlar. Ha tabii ki küçük bi kentteki gibi rahat yaşıyamazsın, her canın istediği an taksiye binemezsin, en güzel barda değil de en popüler barda içersin içkini ondada her dışarı çıktığında öyle aşırı abartamazsın, sürekli her öğününü dışarıda yiyemezsin, birikim yapamazsın (en azından benim ve arkadaşlarım kadar gezip tozarsan)tak diye istediğin an pegasusla yurtdışına gidemezsin, ay sonunu tabii ki düşünmek zorunda kalırsın (yine benim hayat tarzımla) ama kendi yetersiz hissetmezsin. Son olarak iyi bir örnek de vereyim: diğer bir yakın arkadaşım kardeşiyle çok merkezi bir yerde 5-10 yıllık bir binada, çok güzel ve gereksiz büyük (evet gereksiz, hiç kullanmadıkları bir büyük yatak odası var evin)3+1 bir evde kalıyorlar. aylık gelirleri toplam ortalama 6000 2013 model full bir arabaları var. İstediği zaman istediği yere gidip takılabiliyorlar genelde. ha ama onlar da hiç birikim yapamıyor. İstanbul'da yaşamayı gözde büyütmemek lazım ve karar verirken önemli nokta senin istediklerini bulup bulamaycağın. Mesela birşey için mücadele etmekten nefret ediyorum, hiç yapmak istemem dersen İstanbul yanlış seçim ama müziği çok seviyorum sürekli içinde olmak istiyorum dersen Türkiye'de İstanbul'dan başka bir yer yok. Bu gibi senin için önemli olan şeylerin ne kadarını bulabileceğin ve bunları için ne kadar fedakarlık yapabiliceğine bakmalısın. Ve evet eğer gelir düzeyin dediğin gibiyse mutlaka bazı fedakarlıklar yapacaksın hatta muhtemelen önemli fedakarlıklar.

izmir'den geleceksen gelme. bıktım lan buradan diyorsan gel.

yaşanıyor. 3000-3500 arası gelirimle ben yaşayabiliyorum yani. aylık 500-1000 lira da aileye yardım ettiğimi hesap edersek aynı şekilde yaşayacağımızı varsayıyorum.


önceliklik olarak uygun bir kira bulman lazım. ben 650 liraya(1+1 doğalgaz) oturuyorum. avrupa yakasında baya baya merkezi bir semtte oturuyorum. iş yerine ulaşım için ücret ödemiyorum. evde yemek yapmıyorum. yemeklerimin tamamı dışarıdan. hafta içi genelde dışarı çıkmıyorum, haftasonları sosyal bir insanın sosyalleştiği kadar sosyal yaşıyorum.

bu şartlarda maaşım 3 aşağı 5 yukarı yetiyor. bu ay fazla geldi gittim dolar aldım mesela ama bir önceki ay ekstra masraflar çıkmıştı yetmemişti. genel olarak yaşanıyor yani.


şunu da söyliyim. istanbulda başka bir şehirden pahalı olan tek şey verdiğin kiradır. yıllarca başka şehirlerde yaşamış bir insan olarak söylüyorum bunu. akıllıca bir ev seçimi yaparsan, ulaşım/lüks oranını iyi tutturursan verdiğin ekstradan 200 hadi bilemedin 300 lira kira fazlası olur. geri kalan şeyler diğer muadil şehirlere göre ucuz veya aynı (izmir-antalya-ankara vb.). tabi çorumda oturursan daha rahat bir hayat yaşarsın muhtemelen ama istanbulda yaptığın ekstra masraflar zorunlu hallerden dolayı değil, şehirin getirdiği, senin de götünün keyfine göre yaptığın sosyal aktivitelerden kaynaklı götürülerdir.

teşekkür ediyorum tüm cevaplar için. uzaktan bakmakla işin içinde olmak çok farklı tabii, o yüzden bilen birilerine danışmak iyi geliyor :) anladığım kadarıyla izmir'de kariyerden, istanbul'da da yaşam tarzından feragat etmem gerekiyor :D

geçenlerde de böyle bir soru gelmişti 2500 tl diyor yahu 3500 diyenler olmuş.. tutup cihangir de yaşayamazsın ama.750-850 kira versen 300 faturalar tutsa. 350 mutfak masrafı. 1000 tl cepte.. tek maaş asgari ücretle 3 çocuk yetiştirenler var..

çok net konuşuyorum.

tek başına o parayla rahat yaşarsın. lüks bir hayatın olmaz ama sefillik de çekmezsin.

ancak aile geçindiremezsin.

2500 ve altındaki gelirlerle aile geçindirenlere de helal olsun bu arada.

Millet neyin kafasinda bilmiyorum ama tek basina gayet guzel yasarsin. 1+1 800e var mi diyen olmus, biz Bostancı'da 2+1 havuzlu sitede 850 liraya ev bulmustuk. Araninca bulunuyor.

Ha belki gidip bvlgari den vs alisveris yapamazsin, cok para da biriktiremezsin ama ay sonunda parasiz kalmazsin.

Yine de izmirde isin varsa istanbulu napacaksin allasen? Biz kalabalıktan bikip sehir disinda oturmaya karar verdik mesela.

İstanbulun dışına doğru 1+1 evlerden birinde oturursan 700 TL kira
Elektrik su internet aidat telefon 250 TL
İşe servisle sosyal hayata ise metrobüsle ulaşırsan 150 TL
Sabah simit, oglen yemekhanede akşam evde makarna şeklinde beslenirsen ayda 400 TL mutfak masrafı
Akla gelmeyen harcamalar 300 TL
dersek 1800 eder İstanbul'da yaşamak.
Kalan sosyal hayatına giyimine kültürel harcamalarına yeter dersen yalarsın..

(İzmirliyim)Yaşarsın tabii ki de. Fakat +1 ile eve çıkman seni her türlü rahatlatır. en azından merkezi yerde yaşarsın. 2500 maaş alıyorum ben de, ev arkıyla kalıyorum (mecidiyeköy).

Kirada olacagini varsayiyorum. 700-900 arasi 1+1 evde otursun ama cok iyi biryerde olmaz. Kalan para ile karnini doyurursun ama daha otesi olmaz. Karnini doyurur oyle gecinip gidersin yani. Ihtiyaclarini karsiladiktan sonra elinde birsey kalmaz. Keyfine harcayacak pek paran olmaz ama keyfine cok duskun degilsen atla gel ist'ye.
Hayat pahaliligina gelince Istanbul icin bir standart yok, yasadigin yere ve takildigin yerlere gore degisir. Kesene gore hareket edeceksin. Yemegiydi, sinemasiydi herseyin fiyati degisken.
Rahat rahat yasarsin diyenlere bakma. Yasarsin ama rahat rahat degil. nasil bir yasantiya alistigina gore degisir bu.
Birikim falan yapamazsin mesela bu gelirle.
Dedigim gibi nasil bir yasanti bekledigine gore degisir ist de yasanip yasanmayacagi senin icin bu gelirle.

beyin yerine bulaşık süngeri taşıdığı için.

Meloyu sinir etmek için..
Bir fenerli olarak diyorum ki, volkan emre ve meloyu blender ile karıştırıp sabriye içireceksin, futbolu katlediyorlar resmen, dün soma için oynadıklarını unuttular resmen, başkanlar da ayrı bir olay zaten.

adam dengesiz, psikolojik problemleri var. sahayı bırak tribünlerde bile bulunmamalı. bu tip kişileri futboldan uzaklaştırmak gerekiyor. bizde de melo var mesela arada sırada böyle şeyler yapan. emre de bir başka boyut. alayını uzaklaştıracaksın.

hem saha içinde hem de tribünlerde - hatta sokaklarda - huzuru da futbolun zevkini de bozuyorlar.

futbolcu olmasaydı ne o kadınla evlenebilirdi ne de nebileyim işte bi bok olamazdı

Asıl soru hakem bence. Abi penaltı kaçıran rakibine koşup uçan tekme atan futbolcuya sen nasıl kırmızı kart göstermezsin ya. Volkan gibi adamlara meydan verirsen her türlü hareketi yapar abi, vermeyeceksin, çıkarıcaksın kırmızıyı. Euro 2008'de italyan hakem acıdı mı? Orda da böyle magandalık yaptı, çat diye çıkardı adam kırmızıyı. Rezalet, başka bir şey değil.

volkan'a hak vermemekle birlikte orada volkan doğrudan melonun üzerine atlamadı. melo'yu kışkırtmak için çok yakınından sevinçke havaya zıpladı. melo'da onu düşürmek için kambura yatar gibi bir hareket yaptı.

@dahili meddah'ın dediği gibi. bir de Melo penaltı atarken bu boksörlerin kullandığı plastik diş korumaları var, sanki o vardı ağzında ve onu böyle ileri doğru dışarıya çıkarttı topu dikerken özellikle Volkan'a bakarak.
Bu dediğim, gördüğüm ise o da masum değil zaten bunu iyi biliyoruz.
Ya da ağzındaki sakızdı ama ben öyle bir şey gördüm.
Yani %100 emin olmak için tekrar seyretmem lazım tabi.
Not: Ikisi de berbat karakterli oyuncular ve biz bunlara alkış tuttuğumuz müddetçe bu işler bitmez.
Editasyon: Her iki oyuncu da sarı gördü diye biliyorum.

maç boyunca çok gerginlerdi zaten. geçen sezonlardan da bir husumet var. melo penaltıyı kaçırınca volkan adamın kıçının dibinde zıplayıp sevinç gösterisinde bulunmak istedi ergen gibi. melo da mini çakal olduğu için volkanın koşarak geldiğini gördü ve onun yoluna çıkar gibi yaptı. böylece volkan melo'nun tepesine binmiş oldu. neticede ikisi de kişilik olarak beş para etmezler.

yalnız melo sarı kart görürken volkan'a kart gösterilmemesi kısmını ben de anlamadım. (edit: volkan da görmüş)

zaten dünkü maç futbolcusuyla, yöneticisiyle, stadıyla, seyircisiyle, yorumcusuyla ve kupa töreniyle türk futbolunun özeti gibiydi.

Melonun penalti öncesi agzindaki sakizi volkana hareket ceker gibi göstermesi her şeyi ortaya koyuyor'volkan orda yaninda geçecekti :D

Diğerlerini bilmiyorum da '' Çok kısasın. '' diyorlarsa şaka değildir.

Edit : İçlerinde gelecek düşündüğün biri yoksa pek takma derim ben

İnsanlarla çok yüz göz olmuşsun.

Insanlar koca popolu dediginde komik olacagini sanacak kadar espri yeteneginden yoksun.
Bu ulkede espri yapmak karsidakinin fiziksel ozellikleri ile dalga gecmek ile endeksli cunku.
en nefret ettigim, egitimsiz kultursuz insan modelleri iste.

her gun iltifat aliyorum ama cevremde boyle tipler yok allahtan.

Arada bi annem ya da komşularından biri "ay bu çocuk çok yakışıklı oldu kızlar rahat bırakmıyodur bunu" falan diyolar. Ben de içimden "he amk sorma hiç rahat bırakmıyolar" diyip geçiyorum. O kadar.

Sen insanlara çok yüz vermişsin. Ondan tepene çıkmışlar.

ofis ortamı ... ortamı tam anlamıyla. arayı sen doldur. yakalamışlar seni vurdukça vuruyorlar. boz at bir daha. ama dikkat et onu da ta.şağa sarabilirler.
of çok sıkıntılı durum, lise gibi olmuştur orası.

hepsi mi aynı? hani onlarla iş haricinde konuşma.

ne iltifati yahu. koca gotlu diye iltifat mi olur. seni hafife aliyorlar. arana mesafe koy, hizaya cek cevrendeki zibidileri.

duyuruda bu tarz soru çok geliyor, arkadaşlarım şöyle dedi moralimi bozdu vs.
bence bu -maalesef- türkiye'de çok yaygın bir şey. insanlar kendi egolarını başkalarını aşağılayarak, eksikliklerini yüzüne çarparak tatmin etmeye çalışıyorlar.
eğer biraz da kibar biriysen ve ilk tepkin terslemek olmuyorsa iyice tepene çıkıyorlar.
sözde en eğitimli kültürlü insan bile yapıyor bunu.
yurtdışında kaç çeşit milletten arkadaşım oldu, bir kez bile bu tarz haddi olmayan eleştiriler yaptığını görmedim insanların.

araya mesafe koyman lazım. hele işyerinde kocaman popon var falan nedir ya. direkt postayı koyman lazım.

Yuz vermwyin, mesafe koyun, hadlerini bilsin köpekler

Bi karşılık versen yüzleri nasıl düşüyor gorurdun. Ters laflara ters cevap verdigimde kusenler olmustu. Istiyolar ki bi tek kendileri oyle konussun, karsidaki cevap vermesin.

Bana da işte ne kadar zayifsin, biraz kilo al. Yuzunu sivilce basmis, noldu sana? Vs vs. diyorlar. Hazircevap olmadigim icin o an aklima sans eseri bise gelirse soyluyorum.

Iltifat aldigim da 3-4 ayda 1dir. O da kiyafetime anca.

bak kısayı, kiloluyu bırak, ya da soluk görünmeyi falan, kafadan "Sana giyinmeyi öğretmek lazım, giyinmeyi bilmiyorsun." diyorlarsa, şaka falan değildir bu, bildiğin laf sokmuş bunu diyen mal.

benim gerizekalı erkek arkadaşım da ilk buluşmamızda koluma girdiğinde "çok kısasın ama yaa" demişti, ben de "napıyim hobbitim ben" demiştim, ama başka bir şey dememişti çünkü kısalığım dışında bir problemim yok ki o da bunu problem ediyorsa yanımda durmasın zaten. bunun dışında bir de sen kilo mu
aldın ya da zayıfla türü şeyler duyarım ama genelde annemden :D o da tipik anne davranışı.

iltifatlardan bahsetmeyeceğim, nazar değiyor :P yok ya, normal bir insanım işte, ne iltifatı olm?

edit: ayrıca, bizim ülkemizdeki insanlarda genelde personal space denen kavram olmadığı için -daha doğrusu kesişimli ve iç içe kümeler gibi düşün, herkes birbirinin personal space'i içinde yaşadığı için- işte her ps'imi ihlal ettiklerinde götlerine sokmak istiyorum bunu, sanki somut bir şeymişcesine. bu şekilde konuşan insanlarla yıllardır uğraşıyorum, annem hariç çoğu yüzüme karşı laf edemez -arkamdan ederse de onların ayıbı- zaten böyle durumlarda da bir tek annem konuşabilir benimle böyle, çünkü bilirim ki kötü niyetli değildir. sen bu insanlarla mesafeni baştan belirleyememişsin, bu saatten sonra da biraz zor. benim tavsiyem: sen de yavaş yavaş onlara "ufak dokunuşlarla" ve şaka yollu laf sokmaya başla, alıştıkça şu seviyeye gel -bir anda yapma, sonra kırılıyo bi de haspam! - neyse, sen böyle yavaş yavaş yap, en azından kötü hissetmezsin "ben de lafımı geçirdim." dersin. ama normalde bunlar hiç olmaması gereken şeyler, cidden yüz göz olmuşsun.

İltifat değil zaten bunlar. Sürekli hakaret ediyorlar böyle.

bu sözler için üzülmene değmez. bu insanlar başka insanların mutsuzluklarından mutlu oluyorlar, bundan besleniyorlar. bunları kimse sevmemiş, belki anne, babaları bile, küçükken çocuklar bunları oyunlara almamış, dışlanmışlar. onun öfkesini kusuyorlar. sevgiye dair bişey görmedikleri için bilmiyorlar sevgiyi. hadlerini bildir. iltifat alıyorum, güzel bişey.

nasıl bir tipin var çok merak ettim. ara ara geliyor bize de çok şükür.

türkiye'de bi kızın iltifat alması için nefes alması yeterli. ben erkek olduğum halde bana arasıra iltifat geliyorsa kızlar kim bilir kaç iltifat işitiyordur günde.

hiç iltifat almıyorsanız ve sürekli çirkinliğinizden dem vuruluyorsa o halde biraz kendinize çeki düzen vermenizde fayda var. forma girebilirsiniz. yüzünüze gözünüze biraz dikkat edebilirsiniz bu bile yeter de artar bile.

belki sen yüz bile vermedin, böyle davranmaları için. maalesf böyle mal insanlar var.

bir de durduk yere "noldu canın mı sıkkın?" diyenler var ki aman diyim. neşeli olan adamın bile canını sıkmaya birebirdir bu söz. ulan bi insan durduk yere karşısındakine neden "canın mı sıkkın" der ki? sığır işte.

tersle, karsılık ver,fazla muhatap olma diyecegim ama öküz laftan ne anlar. Bunlar büyük ihtimal hic degismeyecekler.aslında en iyi intikam güzel yasamaktır tarzı bi laf vardı.sen de biraz kilo versen,daha şık giyinsen ozaman agızlarının payını vermiş olursun.laf yetistireceğine kendine bak derim ben.

genellikle 'götüme benziyorsun' derler... hiç değişmez

iş yerinde öyle bi moron vardı, bırak yüz göz olmayı konuşmadığım halde abuk subuk şeyler söylüyordu. patladım bi gün "yeter artık derdin her neyse ya açık açık söyle ya da bu şekilde konuşma benimle, iş dışında hiçbir konuda herhangi bir şey duymak istemiyorum senden." dedim. o gün bugündür iş dışında konuştuğunda sadece iltifat ediyor şaşırtıcı bir şekilde. hadlerini bildirmeden fark etmiyorlar, benim neyim var diye düşüneceğine açıkça söyle rahatsızlığını gerçekten fark edemeyebiliyorlar çünkü.

iltifat kısmını ise bırakalım bir kenara rica ediciim kuzum :)

terbiyesizlermiş... siz de dalga geçmek için lafı onlara bırakmadan, "hee kilo aldım", "evet yaa yüzüm ne soluk" falan diyerek belki susturursunuz. hiç görmedim duymadım böyle şeyler yaa! çok yakınlar, o da ciddi olmayarak bu raddeye yaklaşabilir. dinlemeyin allasen!

staj yaptıgım yerde kızlar giyimime genelde iltifat ediyor (takım elbiseye giydiğim değişik renkte kravatlara eden oldu veya smart casual gittiğim gün iltifat edende oldu). okulda da edenler oldu arada sırada tek tük. ama hiçbiri beni boyfriend material olarak görmüyor sadece ayaküstü iltifatlar işte.

seni çekemiyolar anneeemm.

anneme soruyorum tipim nasıl diye. güzel diyo. bu kadar. hahahaah

Tersleyeceksin onlari. Yoksa hep boyle devam ederler. Kendilerine yapilsa hos karsilacayaklar mi acaba? Cok fena bozman lazim onlari, oyle ki neye ugradigini sasirsinlar.

bunlar iltifat değil ki. ama hata sende, bunları söyletmeye fırsat bırakmayacaktın. bana kimse böyle şeyler diyemez mesela, çünkü mesafeliyimdir. mesafe kur sen de insanlarla aranda.

Böyle insanların patavatsız olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle eğitimle de alakası yok.

Kadınlar genelde hep birbirine bu şekilde, laf sokarak dalga geçme ayağı yapıyor. Yani sana ait karakteristik özelliğini bile dalgaya alıp, "ahahahahha" diye yapay kahkalarla eğlenebiliyorlar. Hatta yakın bi arkadaşım(erkek) bu duruma şahit olmuştu ve, "Siz kızlar, birbirinizin açıklarını küçümseyerek dalga geçiyorsunuz ya? Nasıl bi kafa yapınız, nasıl bi aşağılık kompleksiniz var?" falan demişti. O an, ortamdaki tüm kızlar bozulmuştu bi anda. Afallamıştı hepsi. :)

Yüz verme, mesafe koy. Sen de bi laf çak, bozulsunlar. Hadlerini bilsinler.

25 yılda sıfır

var. watsons, gratis gibi yerlerde satıyorlar.

gilette'in roll on deodorantları da iyi. ter kokusunu önlüyor ama kokusu çok hafif, parfüm kokusunu bastırmıyor.

deotak gibi krem formunda olan ter kokusu önleyici ürünler kullanabilirsiniz.

kırlangıç %100 doğal zeytinyağlı sabun, migroslarda var, 3 lira kalıbı, ikinci köpürtüp durulamada gıcır gıcır yapıyor

urun.gittigidiyor.com

istediğin şey bu. hem zerre ter kokusu yapmıyor hem de koku falan bastırmıyor asla.

ben de çok aradım bu ürünü, bir de metal içermesin diye arayınca sebamed fresh deo spray aldım. memnunum üründen, yeniden almam gerekince bunu alacağım.

sabun olarak ta nesti dante ürünlerini öneririm. fiyatı pahalı gibi gelebilir ama 250 gr sabunlar. fiyatına yetecek kadar uzun süre kullanabiliyorsunuz.

Biotherm'in roll-onlari kokusuz ve basarili. Duty free'lerde falan 10-15 euro civari yalniz ama her gun kullanimla rahat 6 ay gidiyor.

bir de soyle bir sey var ama ise yarayip yaramadigini bilmiyorum:
www.google.com.tr

uçak biletini ucuza getirmek için aylar öncesinden pusuya yatmak gerek.

pasaport dediğin, 1 sefer para veriyorsun.

vize ücreti, evet işte ona lanet olsun.

orada yapacağın harcamaları da couchsurfing, carpooling falan kullanarak minimuma indirirsen çok da zengin olmaya gerek yok.

Yok ya. Yani gidecegin yere gore, sartlara gire degisir de, 2000 liraya 1 ay gezenler taniyorum :) hem de normal. Yani amele gibi degil.

ağustos'a göre odaklanma. iş için sürekli avrupa - türkiye - avrupa seyahat ediyorum, sürekli uçtuğum şehre genel ortalama türk hava yolları ile 200-220 euro civarında.

ağustos'ta ise neredeyse hiç 450-500 euro'nun altina inmedi.

belgrada git. git gel ye iç 3-4 gün 1500

geçen budapeşte'ye 200 lira'ya git gel uçak bileti aldım, gittim geldim mesela.

bi ay sonra münih'e gittim geldim, 310 lira git-gel uçak bileti.

bu tip kısa seyahatler yapıyorum ben sık sık. skyscanner'dan uçak biletlerini takip edersen çok da zenginlikle alakası yok. pasaport tek seferlik bir masraf. vizeyi de uzun süreli veriyorlar eğer daha önce çok schengen aldıysan, onu da tekrar tekrar alman gerekmiyor.

mezun olup 5 ay önce işe başlayan kız arkadaşım 3 ayda interrail için gerekli parayı biriktirdi. hadi ailesiyle yaşamıyor olsa 6 ayda biriktirirdi diyelim. tabi bunu yapmak için üst baş alışverişini minimumda tuttu, dışarda beraberken paramızı dikkatli harcadık vs.

içinde bulunduğu şartları en iyi değerlendiren ve tasarruf yapabilen insanlar da çıkabiliyor arada. ayrıca artık yurt dışına çıkmak daha kolay. (ucuz uçak bileti kovalayabilirsiniz gibi)

Budapeşte'ye 80 Tl ye gidiş dönüş almıştım bende wizz air'dan. fırsatları kovalamak gerekiyor. pasaport ve vize için bir şey söyleyemem. çünkü onlar sabit gider.

sıradan bir vatandaş için ülkedeki her şey pahalı olduğu için, pek koymuyor.

roma'ya gidiş dönüş tek kişilik uçak biletini aylar öncesinden 500 tlye kapadım. gitmeden önceki gün sadece gidiş 950 tl idi.

www.airbnb.com.tr burdan da oda tuttun mu senden kralı yok. çok ucuza gezip tuttuğun evin mutfağında yemek yaparsan acayip ucuza gezebilirsin.

+rep konu kilit. haklısın hocam.

yannız baya bir zengin de demeyelim o zaman holding sahiplerine ne diyecez ? hali vakti yerinde diyelim biz ona.

Vizesiz gidilebilecek guzel yerlerde var.

Zamanlamayi iyi ayarlarsan yurticinde yapacagin tatillerden daha ucuza bile gelebilir. En onemli is ucak biletini ucuza getirmek. Oradakai harcamalar da kisinin standardina kalmis.

Ben mesela oyle hostelde, guest houselarda falan kalamam. İsinamadim oyle yerlere, fazla ogrenci isi geliyo.

kablelvuku + 1

Balkanlar'daki birçok yer için vize gerekmiyor, fiyatlar da İstanbul fiyatları. Geçen sene Sırbistan'daki iki şehirde 7 günü hostel dahil 900 TL gibi bir şeye çıkardım. Gerçi bunun 3 öğünü bedavaydı, 5-6 gün diyelim. Bunların içinde bir ton irili ufaklı hediye ve reçeller marmelatlar var. Uçak biletini de gidiş-dönüş 300'e aldım.

Keza birçok Kuzey Afrika memleketi de vizesiz ve ucuz.

zenginlikten kastının ne olduğuna göre değişir

ayda 3000-3500 üzeri kazanan herkes biraz tasarruflu yaşarsa rahatlıkla her sene 2 kere 1 haftalık yurtdışı tatiline çıkabilir diye düşünüyorum

www.celebialper.com bu adamı takip et, ucuza nasıl seyahat edilir öğren ;)

yurtiçinde tatil yapmaktan daha bile ucuza geliyor yurtdışı bir çok zaman.

couchsurfingle de kalacak yeri bedavaya getirebiliyorsun ayrica^^

kitap
not defteri ve kalem
usb
anahtar
cep telefonu ve şarj aleti
cüzdan
ıslak mendil
novaljin ağrı kesici
selpak

ben sadece işe giderken çanta taşıyorum. şarj aleti, e-reader, diş fırçası, deodorant ve parfüm oluyor içinde.

benimkinde:

su, deodorant, parfüm, mendil, çakmak, isviçre ordu çakısı, açacak, tablet ya da laptop, telefonun şarj aleti, flash bellek, kitap, mp3 çalar, kulaklık, not defteri, normal kalemler, tahta kalemleri

bir paket mendil olmalı bence çoğu erkek taşımıyor.

bilgisayar çantam varsa eğer yanımda:
-kalem
-kağıt/not defteri
-peçete
-ıslak mendil
-kitap.


bende bunlar oluyor hep.

bıçak

iş:

laptop
ajanda
not defteri
peçete
kalem (ceket cebindeki ilk kalem harici)
sürekli kullandığım parfümün ufak versiyonu
duruma göre e-book/kitap
flash bellek
şarj kabloları

genel: (farkli, casual canta)

kitaplar, e-kitap okuyucu
parfüm
kalem
not defteri
mendil

roll on, parfüm, diş fırçası/macunu, ıslak mendil, yedek çorap, boxer, sarj aleti, tişört, kitap, tablet, kulaklık, kalemler, bazen ayakkabı.

mendil
anahtar
şarj aleti
su
kitap
not defteri
kalem
kulaklık
meyve (muz, elma vs.)

işe giderken bunlar oluyor genelde.

1,5 litrelik su, bir paket kuru mendil, bir paket ıslak mendil, anahtar, cüzdan, deodorant, parfüm, fosforlu ve tükenmez kalem, defter, kitap, şarj aleti, küçük göze 4-5 tane bir liralık bozuk para, kulaklık.

kitap
kalem
starbucks tumbler
selpak
anahtar
spor kıyafetleri
mp3
su

bi kutu ok :)

prezervatif olmalı.
cüzdana hem 1 tane anca sığıyor hem izi çıkıyor, adam gibi çantada taşımak lazım dolu dolu bir paket.

-Nakit para
-Bol limitli kredi kartı (ödeme sıkıntısı olmayacak ama)
-Bol limitli Multinet,Sodexo vs... (Opsiyonel)

pantalon cebinde taşıdıklarım. çanta işin içine girerse sıkıntı var
üç tane telefon( keranede çalışmıyorum)
cüzdan
anahtarlık
minik çakı
selpak
iki sigara iki çakmak
bozuk para
kalem
selpak

aslında bir yandan sarkan bir çantam olsa fena olmayacak.

çanta taşımam.

belli bir yaştan sonra dil öğrenmek zorlaşıyor ama azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz

@rock n roll, ilgim ve yatkınlığım olmasına rağmen benim için şu an bile çok zor dil öğrenmek. çünkü dediğim gibi, gerçekten BİLMEK istiyorum ben. konuşurken minik bir hata yapsam moralim bozuluyor, öğrendiğim her şeyi hiçe sayıyorum falan. ama koskoca 4 senede çok çok sağlam almanca pratiği yapabileceğime inanıyorum. okula devam ettiğim sürece italyancayı zaten cepte sayıyorum.

Çok lokal bir dil öğreniyorsun zaten. Üstüne 3. Yabancıyı ekleyeceksen bunu daha global dillerden birinden seçmen daha mantıklı olur. Rusça, çince, İspanyolca, hintçe vs.

hata yapınca soğuma. sonuçta bu senin anadilin değil, çok mükemmel öğrenemeyebilirsin.

ya pek yapabilicek gibi durmuosun, yani isteyen yapar de ne biliyim pff, sen sanki yapacak adam degilsin gibi ya

@brawler, o konuda çok haklısın. hintçe, ispanyolca muhakkak çok daha faydalı olur iş için ama ben keyif için öğreniyorum daha ziyade. daha doğrusu, gazla çalışan bir adam olduğum için çok çok sevdiğim dilleri öğrenebiliyorum sadece. şimdi bana "çok faydası olur, otur çince çalış" dersen çalışamam. ama almanya'yı, almancayı falan çok seviyorum. hiçbir işime yaramayacağını bilsem bile onu öğrenme şansım olur yine de.

Abi her şeyden öte çok zevkli ya :) ben de dil konularında manyak biri olarak seni çok iyi anlıyorum. İstersen hatta beraber birbirimize hedefler koyarak gidelim falan. Ya ingilizce konuşurken bi abd'li beni abd'li sandığı zaman ya da ben anlamıyım diye arkadaşına benle ilgili almanca bi şey söyleyen almanın dediğini anlayıp almanca cevap cerdiğim zaman aldığım hazlar on bin orgazm gücünde :) bunu ben başardım yani, çalıştım yaptım. Bambaşka bir dili öğrendim. Bunun zevkini neyden alabilirsin. Yani kıyas saçma olcam ama orgazm için haftalarca bi kızın peşinden kovaladığımızı düşünürsen on bin orgazm gücündeki bu haz için çabalanmaz mı ahah:)

Mobildeyim yazım hatalarını affet.

-ben de edebiyat öğrencisi olduğum için söylüyorum, almancayı kaparsan çok baba kuramsal ve felsefi metinleri orijinalinden okuyabilirsin.
-alman edebiyatı zaten bariz. söylemiyorum bile.
-pratik yapacak insan çok. online kaynaktan bol bi şey yok. öğrenmeyeni dövüyorlar.
-kabiliyetin varsa aksanını falan kaparsın güzel olur. sonra gezmeye gidersin yabancı olduğunu ayırt edemezler :) bu baya gurur veren bişi bence.
-çeviri yaparsan ingilizceden daha iyi para getirebilir.
-bakma ingilizce popüler ama yer yer almanca da baya lingua franca fonksiyonu olan bi dil.

O şiirleri seneye de yazabilirsin ama bu bişey ifade etmez.
Her boku olmaya kasmayacan, 1 boku olmaya kasacan, her boku olmaya kalkarsan, bi bok olamasın.

Gene de saygı duyuyor ve beni Düsseldorf'daki evinde ağırlayacağın günneri bekliyorum.

@advocatusdiaboli, süper adammış! ben sırf almanya'ya yerleşebilme, bundesliga'yı yerinde izleyebilme gazıyla bile öğrenebilirim sanırım almancayı. saydığın noktalara hiç girmiyorum bile. bir yazarı kendi dilinden okumak muazzam bir şey gerçekten.

@compadrito, almanca bilmezsem düsseldorf'ta evim olmaz ki. işte belki çok iyi italyanca, almanca konuşursam bi şekilde yolum oralara düşer de yerleşirim... yoksa kim ipler pescador'u.

Aslında çok anlamsız bir şey ama bana acayip anlamlı geliyor. Dil öğrenince o dildeki atasözlerini ve o atasözlerinden de kültürü öğreniyorsun ya, hani kuru kuru duyup "Adamlar da böyle diyormuş" demiyorsun ve hisssederek "Haaa, bu yüzden böyleymiş" diyorsun ya, o his bence ultra süpersonik bir his, bana her şeyi yaptırır. Kendi kültürünle ortak yanlarını ve farklarını çıkarınca böyle "Vaaay be" diyorsun. Sırf o yüzden birtakım diller öğrenmek istiyorum, birine de kasıyorum. Örneğin, Japonların bir küfürü varmış ki çok fenaymış, en son patlama noktasında söylenirmiş artık: Eşek gibi yük yükleniyorsun, maymun gibi iş yapıyorsun. Bunu öyle bir fısıltı ve bir milyon uyarı ile söylediler ki bana, adamın gözünün ferinden anladım ne demek olduğunu. Sindirebilmek için neler vermezdim ama Japonca da öğrenemeyeceğim tabii ki.

Bir de geçen gün bir araştırma okumuştum. İnsan dil değiştirirken aslında kişilik de değiştiriyormuş. Atıyorum Türkçede kaba konuşabilen bir insan İngilizce konuşurken kibarlaşabiliyormuş. Bu çift veya çok dilli insanlarda daha net görülebiliyormuş. Örneğin, (kötü bir örnek galiba gerçi de) "Elif Şafak, TED konuşmasında mantık, matematik yapısı gerektiğinde İngilizceyi, şairane bir ilham olduğunda Türkçeyi kullanıyorum" falan demişti. Sırf onu kendimde gözlemlemek için öğrenmek isterim.

Olmadı, kendi motivasyon kaynağını bulabilirsin. Beni bunlar motive ediyor.

@aychovsky, ikinci paragraf beni çok rahatlattı. ben ingilizce konuşurken içimden kendime sürekli "niye yavşak yavşak gibi konuşuyosun lan" sorusunu soruyorum. bu yüzdendir belki. çok hoşmuş.

www.duden.de

Google translate? Gayet kullanışlı bunun için. Uygulaması da çok iyi iphone'da.

@bugunku yeterli gelmedi google translate

Ne konuda? Her kelimenin çoğulu çıkıyor sorunsuzca.

de.wiktionary.org
app'i var mı bilmiyorum.

Total aylık gelirimin %25-30

paranın 33% ü krediye, 15% i tasarrufa gidiyor.

kalanı harcama ve gezme tozma:)

Ev kredisi çektim 650 ödüyorum, yoksa kenara para atamıyorum..

-200tl.

Aylık gelirin %12.5 kadarını birikim hesabına atıyorum. Ordaki paraya dünya yansa dokunmam. Ama geri kalanını da harcayıp bitirmiyorum hemen, o da duruyor maaş hesabında ama lazım olursa harcarım.

borç ödemekten elimde bi şey kalmıyor. hiç atamıyorum.

1200 maaş alırken 600'ünü kenara atıyodum, şimdi işsizim.

yüzde 40

Bu ara birak kenara atmayi, gelirin tamamini yedigim gibi kenardan da yiyorum:)

Şu anda eskiden gelen birtakım benim olmayan ama bir şekilde bana kalmış borçları ödüyorum, aylık 1500 civarı. Onlar bir seneye biterse, kenara 500-1000 arası bir şeyler ayırabileceğim.

Onceden maasin yarisini atiyordum iki yil attim evlendim balayina gittim. Sonra bi ikiyil daha attim onlada ev pesinati yaptim arabaya pesinat yaptim kredilere gomuldum. Simdi eksi eksi gidiyorum guya evli ev araba sahibiyim sikeyim boyle para atip borca girmeyi

%0 tasarrufla giderin .mına koyuyodum.

borca gireceğimi 1 ay önceden hissettiğim için hemen evi değiştirdim, şimdi de işi değiştiriyorm mesela. şmdi borçlar kapandıktan sonra tahmini %30 falan.

%10 atabilsem şükrediyorum

gelirim sıfır, an itibariyle de eksideyim. bir ay içinde çok şeyin değişmesi lazım.

500 kendim kazanıyom, 300 devletten kredi, düzensiz olarak babam 100-150 atıyor. bazen iki ayda bir, bazen ayda iki kez.

öğrenciyim, sürekli dışardan yediğim için beş kuruş koyamıyorum. yemesem de koymam ama, bi şekilde harcarım. para yönetimi konusunda tam bi gerizekalıyım. evlenirsem falan maaşımı direkt eşimin hesabına yönlendiricem. bana haftada 50 lira harçlık versin, yoksa evliliğimizi de evimizi de sker atarım. gidip sakız alırım yine harcarım parayı.

%-10 falan içeri giriyorum.

zero percent.

Maaş yattığı banka hesabımdan borcum olduğu bankadaki kredi kartı hesabına gidiyor. Elime nakit para geçtiği hiç olmadı hep bir ay geriden geliyorum

mesleğim icabı düzenli gelirim olmuyor.. genelde yıllık bazda anlıyorum ne kadar kazandığımı ama bu ay eşimle karar verdik, her ay bi çeyrek altın atıcaz kenara.

borsadan çok iyi kazanıyorum, kazandığımı sermayeye ekliyorum.

maaşın bir kısmını (%15-30) borsaya, dövize, tahvile yatırıyorum. bes'e de 1000 tl yatırıyorum.

Hiçbir şey olmaz.

ikisi de taze olduktan sonra hayır

Ton balığı konserve bu arada.

ben normal balık olsun ton balığı olsun hepsini yoğurtla yerim.

Ton balığı için favorim bulgur bilavı yeşil biber ton balığı ve yoğurt menüsü :)

yahu kimbilir kaçıncı aynı soru bu. neredeyse şehir efsanesi boyutunda bu durum. yeter ya.

Sakin ol @şampiyon :)

şehir efsanesinden beter bir şey bu ya :(

kimin aklına nereden geliyor bu çok merak ediyorum.

balık lokantalarındaki mezelerin çoğunluğu yoğurtla yapıldığını düşünün. balık ve süt ürünleri bir arada yendiğinde zehirlenme olsaydı memlekette adam kalmazdı.

Hiçbir şey olmaz.

Yani erkekler fiziksel güzelliğe önem veriyormuş, kadınlar ise zekaya, adamın söylediklerine falan. Öyle saçma bi söz.

kadinlar cok dedikodu yapar ve diger insanlara olan sempati veya antipatisini de bu dedikodular belirler.

erkeklerin sempatisi de estetikten gelir.

Kadınlar duymak istediklerini yalan da olsa duyduklarında inanırlar; sevgi sözcükleri ve iltifat isterler bol bol. Bu nedenle bunları duyduklarında çok da sorgulamaz, aşık olurlar. Erkeklerde ise aynı durum güzellik için geçerlidir, güzel olduktan sonra gerisini çok sorgulamadan aşık olurlar.

Katılmak, katılmamak ayrı bir konu. Genel olarak böyle bir anlam çıkıyor.

Ben telefonda tanımadığı bi erkekle konuşurken bayılacak dereceye gelen kadın gördüm. Erkek sesine olan merakı da kapsıyor olmalı bu söz.

Bağzi erkeklerin sesi cogzel.

Kadınlar iç güzelliğe, erkekler dış güzelliğe aşık olur'un bi başka versiyonu. Yerinde bir söz. Çok doğru tespit.

sallama yeşil çayların pek faydası olmadığını söylüyorlar eğer sorduğun oysa. en iyisi normal yapraklı haliyle alıp french press'te falan demlemek.

dogal seyler kattikca sikinti olmaz. bal, zencefil. limon vs..

valla çok yeşil çay içtim içimi en güzel olanı şu;

www.google.com.tr

Bahsettiğim sallama çayların bazılarının üzerinde bulunan ibare idi. Ben dökme şekilde olanına pek güvenmediğim için (aktardaki bayat olabilir, steril olmayabilir) fabrika çıkışlı olanları kullanıyorum. Fakat o ibare kafama takıldı bir an, ya çayın kalitesini etkiliyorsa diye.

Normal yesil cayi limonla icmek icimi kolaylastiriyor bir miktar. Ya da normal yesil cayin icine biraz kuru yasemin cicegi atilip demlenebilir. O zaman da guzel bir aromasi oluyor. Hem bunlarin ikisi de mekanik cozumler oldugu icin yesil cayin faydasini da azaltmaz.

Aktarlara güvenmiyorsanız asia chai art, chado gibi güzel markalar ve dükkanlar var. Ben asia chai art'tan deneme seti aldım, çok başarılıydı konsepti falan. Birkaç lira daha fazla verirsiniz ama çok daha güzel çay içersiniz.

internette crackli versiyonu dönüyor. ama eski bir versiyonu. airporthaber forumunda da bulabilirsin. bulamazsan mesaj at göndereyim.

evet. mesela çok iyi anlaştığım bir arkadaş grubum var. içlerinden biri, diğer arkadaşımın arkasından türlü türlü eksik özelliklerini sayıp ortaya döküyor, onunla yola bile çıkılamayacağını, dengesiz olduğunu filan söylüyor ama yüzüne gelince onun bir numaralı dostu gibi davranıyor. ben de hem şaşırıyorum hem de üzlüyorum tabii. ya benim arkamdan da böyleyse?

Evet tanıdım malesef. Son derece kendini bilmez, şuursuz, dolduruşa gelen ve rüzgar nereye eserse oraya savrulan birisiydi. Ne istediği ne yaptığı belli değildi, insanı aptal yerine koymakta usta bir yalancıydı. Üstelik bencildi de. Çıkarları için kendini de beni de sattı.

(bkz: turkishmusic.org'daki sezen aksu tartışması)

boğaz manzaralı villada oturup özel okulda okuyan eleman, içinde garibanların da bulunduğu bir topluluğun bir işini x liraya yaparım diyor, meğer x-10 liraya yaptırmış, aradaki 10 lirayla da kendine sigara aldığını gururla etrafına anlatan bi yavşak tanıdım.

demek millet böyle böyle zengin oluyor

tanıdım ve tiksindim. dengesizin önde gideni olurlar. yavşaklık ve laçkalık had safhada olur. ne ilişkileri ilişki, ne arkadaşlıkları arkadaşlıktır. sinir hastası ederler adamı. mümkün mertebe uzak durmak şart. hele bir de akıllı biriysen seni kandırmaya çalışırken falan izlemek sinir bozucu oluyor. ilk görüşte anlamak zor ama baya ikiyüzlüler çünkü.

Oldu tabi. Dusun, bir insanin defalarca ters davranisini gormezden geliyorsun, hicbir tepki vermiyorsun, defalarca ayip ediyor, yuzune vurmuyorsun, kendisine yapilmasini asla kaldirmayagi seyleri defalarca sana yapiyor, yine sesini cikarmiyorsun, aramiz bozulmasin, arkadasiz diyorsun. KEndisi en ufak seylere hic cekinmeden tepki koyuyor, aramiz bozulur gibi kaygilari yok. Sonra sen bir kez tepki koydugunda ben bunu kaldiramam oluyor. Ne mi hissetim? Kendime kizdim. Senin bu iyi niyetinin icine s*cayim delifaruk dedim. Birde insanlarin boyle davranmayi nasil basardiklarini merak ettim. Ben istesem de yapamam.
Cok faydali seyler de ogrendim tabi. Kimseye haddinden fazla deger vermeyeceksin, sana yapilan iyiligin karsiligini verdigin gibi kotulugunde karsiligini vereceksin. Kimseye de eyvallah etmeyeceksin. Sagda solda bu tur sozleri goruyoruz her tarafta ama kendin ogrenince daha iyi oluyor.

İş dünyasında çokça oluyor, hemen her gün denk geliyor. Hangi birini sayayım?

var bi tane.
bizim şirkette ( şarap üretip satan bir şarap şirketi) satış pazarlamada çalışıyor.
çok yalaka, senin ammına koyim siktir git lan desen, - eheheeh gel koy diyecek.
37 yaşnda, bir kız babası, koca adam. sonradan öğrendim içki kaçakçılığından sabıkası varmış:) şirket bunu nasıl işe almış şaşırdım. şirketteki stajyer kızlara bile asılan ibne kılıklı yavşak piçin teki. arabasına bile kimse binmiyor. sabah oda oda gezer poğça arar amınoğlu. kimse vermez ona yiyecek bir şey. bunları toplayıp vuracaksın la.

983736527393948 tane :D

(bkz: orospu ruhu ifadesindeki incelik)

Ogrenciden hallice, yeni mezun muhendisten daha kotu olursunuz.

Şehire ve yaşam tarzına göre değişir ama almanya'nın ortalama maaşı olduğu için her yerde yeter.

Guzel guzel yasanir. Hatta yasal otoriteler bile o maasi alan bir kisinin bir kisiye daha bakabilecegini ve o kisiye aylik 670 euro verebilecegini kabul ediyor.

Bkz: garantorluk

sıradan bir yaşam seni bekliyor.

Katiyen katılmıyorum arkadaşlara. Gayet düzgün bi hayat yaşarsın. İstanbul'da yaklaşık 5-6 bin liraya yaşyacağın hayatı yaşarsın diyeyim. Hamburg'da ben 400 euro kira veriyordum, tam şehrin göbeğind oturuyordum ayda da 200-300 eur giderim oluyordu. Gece hayatını abartırsam 400. Ki almanya'nın en pahalı şehirlerinden biridir. Ben 700 euroya gayet düzgün yaşıyordum. 2000 euroya çok iyi yaşarsın almanya'da.

Bira 70 cent, domatesin kilosu 90 cent, dürüm döner 3 euro mesela.

İyi yaşarsın. Sıradanın üstüdür.

haklısın ama bütün arkadaşlığı bitirecek gibi bir durum mu onda kararsızım. tam olarak sana söylememe sebepleri neymiş?

Bence tepkiniz abartılı değil. Neticede sizinle gitmek istemiyor da olabilirler ama bunu söyleyebilirlerdi ya da en azından gözünüze sokmayabilirlerdi. İlişkiyi tümden kesmek değil de, o grupla bir araya geldiğinizde tahammül ettiğiniz insanlar olarak bıraksanız kafi bence.

haklısın, ben olsam ben de çay içmeye bile gitmem.

@baldur ikisi gitmek istemişler işte. bana da "piçlik" yapmışlar.

ben olsam o gruptan çıkardım. Resmen istememişler seni ve yüzüne söyleyecek de götleri yokmuş. Bu ikisi bir aradaysa yakın arkadaşın değildir o. amaçları seni sadece gıcık etmekse sadece salakmış onlar kusura bakma da.

bir çok yakın arkadaşım dediğim insanı hayatımdan çıkardım. seni üzecek insanın yanında durmanın alemi yok sana zarar.

hem seni ekmişler, em ciddiye almayıp dalga geçmişler.
oha lan.
sinirlendiğin kadar var tabi, ilişkiler değerler üzerine kuruludur. sana değer vermemişler. seni istememişler.
seni istememeleri dışında bi sebep olsaydı gelir söylerlerdi ya da yalandan da olsa kalbin kırılmasın diye bahane uydururlardı. önemserlerdi yani seni.
piçlik etmişler şu an ki duruma göre.

Ortak bi yanlari olabilir belki gay dir ikiside rahatca olaya gireceklerdir. Senden cekinmislerdir

cidden okurken başıma gelmiş gibi sinirlendim.
nefret ediyorum bu tarz insanlardan.
saman altındna su yürütüp planları ortaya çıkınca yüzsüz yüzsüz üste çıkmaya çalışanlardan...

ben olsam ben de böyle tepki verirdim büyük ihtimal.
dolayısıyla "sizinle çay içmeye bile gitmem" demek az bile kalmış.
bir de "trip atma caaanım, pek bir alıngansın" diye üste çıkmaları itici.

yasim 40, bu adamlar da senin arkadasin falan degil. suraya yazdigina degmez, caylarini ic arada ama dostlarin olarak gorme, onlar seni oyle gormuyor besbelli.

ben okurken sinirlendim. ben olsam ben de görüşmem. yani grupta falan fütursuzca bilet fotoğrafı paylaşması da ayrı vurdumduymazlık. hayır insan demez mi adam kırılır mı, üzülür mü, kızar mı. hiç umrunda olmamış belli ki. sebebini sorduğunda da "piçlik yaptık" diye açıklıyorsa yazık zaten senin onlarla geçirdiğin yıllara. sen de haksız olabilme ihtimalini düşünüyorsun. ne kadar iyi kalplisin. bırak daha güzel arkadaşların olur elbet. ne pis adamlarmış.

"haftaya da sen gel..."
valla bilet ararsan haftaya buralarda kırarım kafanı, gitme.

@kırmızı hayatta gideceğim son tatil olacağını bilsem gitmem bu saatten sonra zaten.

arkadaşlar haklı, ben biraz godoşça yaklaşmışım. no avalan dayıya katılıyorum. çağırırlarsa buluşursun, hatta ilk 1-2 sefer meşgulüm, işim var de, anlarlar zaten buluşmak istemediğini.

Öyle arkadaşın amk ben. Böyle olunca da beraber geçen zamana yanıyorsunuz, o sıkıntı var. "Acaba hiçbir zaman samimi değiller miydi" diye kendi kendini yiyor musun sen de?

Benim başıma geldiği için değil de... Puştluklarını derinden hissettim.

haklısın.. ilk değil yaptıkları diyorsun bi de..

bu saatten sonra tavrını belli et.. oturup kavga da etme ama olabildiğince birlikte bişeyler yapma..

bu arada gurubun diğer üyelerinin fikri ne?? onlara mı yoksa sana mı hak veriyorlar?????

@defnex bilmiyorum, konuşmadım hiç onlarla. ama bu olaya gülünürken onlar da gülüyorlardı. onlar da komik buldular yani anladığım kadarıyla.

gemileri yakma ama artık yakın arkadaş konumundan rahat rahat çıkarabilirsin. ararlarsa konuşursun laflarsın sonra hayatına devam edersin. telefonda filan konuşmayı devam ettirici şeyler deme. cevap ver kes. sonra karşı tarafın konuşmadığı senin de bişey demediğin sessiz bi süre geçecektir. o sessizliğe diren. bırak lafı varsa söylesin yoksa kapatsın. dediğim gibi kan lazım olur filan ararsın. ileride illaki kullanacağın bi durum olur. cepte dursun.

diğerlerinin tavrı da dediğin gibiyse bi süre bu ikisi hakkında diğerlerine bişey deme.. onlarla aynı düşünüyor olabilirler..

zor ama sakin takıl.. bakalım neler olacak..

Maalesef böyle karaktersizler bol bol mevcut. Aynısını bana yapan adamlara ne selam veriyorum ne de selam alıyorum. Hiç eksiklikleri de hissedilmiyor. Bir de ilk kez değil diyorsun. İletişimi kestiğinde dahi sürekli aynı ortamda bulunma ihtimalin olan insanlarsa en uzun muhabbetinin merhaba ve iyi günler kelimelerinden ibaret olmasını öneririm.

Mobilden yaziyorum kisa kesicem. Bu adamlardan en az birisi seninle ilgili bazi seyleri begenmiyor, katlanamiyor ve o yuzden de tatilde olmani istemiyor. Belki de 2si. Genel olarak gruptaki sevilen elemanlardan biri deilsin diye dusunuolar ve buyuk capta bsy yapmak istememsler tatil gibi. Ben benzer bisey yapicak olunca direk su su nedenlerden dolayi sen gelmesen daha iyi be kardes diyorum. Bunlarin yaptigi direk ayip.

Tepkine gelince kesinlikle haklisin, nankor insan cok. Yuzlerine bile bakma. Yanasmaya calisirlarsa da yumusama yoksa yine yaparlar uzun vadede.

caps'in kendisini bulamadım ama yaşlı adam dediğin oğuz haksever'di. başbakanla yaptıkları tv röportajından alınmaydı görüntü de. belki bulmnana yarar..

haha calzoncillos haklı. oğuzhaksever o adam. bu arada baya gülmüştüm ben de:) incicapste var ama baya gerilerde.

telefonda var benim de buraya telefondan atmaya çok üşeniyorum şu anda :) birazdan atarım dursun burda bu.

Evet adam oğuz haksevermiş..
Bulamadım bir türlü sağolun yine de..

aha

imgur.com

Yapabilirsiniz sorun olmaz. 3-4 defa yaptım bunu.

Olmaz

Olmaz

kalkarken ve inerken modundan bagimsiz olarak kapatilmasi gerekiyor elektronik aletlerin. sorun olmaz ama kurallar boyle. telefonu bilmiyorum gerci ama bataryayi cikarip taksaniz?

ben birçok kez uçağa bindim, sadece sessize aldım. uçak da düşmedi, telefon da bozulmadı.

@gel gel sarisinim sag yap gel batarya çıkmıyor maalesef. telefonu bir şekilde kapatsam da sonra açabileceğimi sanmıyorum. basmıyor tuş.

iniş kalkış dahil, kapatmana gerek yok, uçak moduna alman yeterli. hatta sessize bile alabilirsin.

(0212) 249 5692

Gece bile açık ya o saatte kesin açıktır

iki üç hafta sonra arayıp ikinci görüşmeye çağırdılar. o görüşmede de ne zaman başlayabilirsin diye sordular.

Kuruma göre değişir. 2 gün sonra diyen de oldu, 2 ay sonra diyen de. Bazı kurumlar işe alım sürecini hızlı tutuyor, elemana ihtiyacı acil oluyor. Bazıları da uzun uzun herkesle görüşüyor, eliyor, tercihini yapıyor, bu süreç de baya uzun sürebiliyor.

Biz sizi ararız klasik bir laf gibi gelse de bunu diyen ve arayana da rastladım, tamamen karamsar olmamak lazım.

Türkiye çapında ilan verildi.
İlana yaklaşık 2000 kişi başvurdu.
mülakatlar 1 ay sürdü.
tüm mülakatlar bittikten sonraki gün beni aradılar aradığımız kişi sensin buyrun gelin dediler.(18 kişi kabul edildi).

mülakatlar 1-31 mart arası idi. 1 Nisan'da beni aradılar.

eve geri donus yolunda aradilar. dusunup sizi ararim diyip diger is teklifiyle karsilastirdim, 2 gun sonra da kabul ettim.

Hala aramadilar :(

son iş görüşmemde 2 hafta içinde dönücez dediler. bekliyorum bakalım.

ilk işimde görüşmeden çıktıktan 4 saat sonra falan aramışlardı, şimdiki işimde de görüşme esnasında tamamdır bu iş demişlerdi.

rekorum 1 saatti :)

Son mülakattan bi buçuk ay sonra aradılar beni.

ilk iş görüşmemde adam o an anlaştı benimle, gel başla pazartesi dedi. ufak şirketti 10 kişi bile değildik

ikinci şirketim holding, kurumsal şirketti, 3 kere görüştük, sonunda 1 hafta sonra gel dediler, toplam 1 ay kadar sürdü

son işimde de teklif aldım gelmek istermisin bize diye, tamam dedim, ben istediğim tarihte başladım

Beni son görüşmeden bir gün sonra aradılar. Ama görüşmeler 1 ay sürmüştü. Bi arkadaşımı 15 dk sonra aradılar.

ertesi gün aramışlardı beni.

önce bir hatırlatma maili atarsın. sonra CC'ye biraz daha tasaklı kisileri koymaya baslarsın. ve topu karşı tarafa atmış olursun.

tek tek değil de seni o alana götürmeye yetkili kaç kişi varsa hepsine ortak bir mail yazıp cc'ye de çekinecekleri birinin mailini ekleyip, arkadaşlar artık lütfen biriniz götürün beni müşteriler bekliyor bir haftadır de, belki işe yarar.

az bir kurumsal firmada çalışıyorsan yukarida arkadaşların dediği hatırlatma, CC ye daşşaklı birilerini koyma falan işe yarar. Ama aile şirketi falansa ve müdür, genel müdür ya da patron her neyse yavşaksa, veyahut işlerini yapmayanlar bu saydıklarımın akrabası ya da ahbabı falansa direk istifa et. Hırpalama kendini.

Ben öyle yaptım ve huzurluyum. Hoş şu an işsizim ama yine de mutluyum. Çektiğim strese değer mi o parayı kazanmak? değmez arkadaş. Şimdi ne mi yapıyorum? Bir tatil kasabasında internet işleri yapıp, geri kalan zamanlarda da part time garsonluk yapıp günlük ihtiyaçlarımı karşılıyorum. Bir yandan da iş bakıyorum ve bakarken de seçini oluyorum falan filan..

Kendi müdürüme söylüyorum. Ona arattırıyorum.

Ekim'e kadar zor biraz iş bulmak herkes tatilde bi İKcı çıkıyo, bi bölüm müdürü, sıkıntılı bi dönem

Askerlikten dolayı eleniyosun yüksek ihtimal. Ben mezun olduğumda iş ararken milyonlarca yere başvuruyodum, bakan bile olmuyodu. Benden çok daha zayıf cv'si olan kız arkadaşları çağırıyolardı. Askerlik olmayınca direkt filtreye takılıyosun çoğu ilanda.

Çözüm: başvurduğun yeri bikaç gün sonra ara. Ben başvurdum dönüş olmadı falan de. Böyle yapınca çağırıyorlar bazen.

Tecrübeli olanlara dönerler. Ama şu an gevşek seyrediyor piyasa seçimlerdi tatildi falan. Askerlik büyük sıkıntı tabii. Meslek neydi bir de? hangi sektörlere başvurdun? Ona göre daha net şeyler söyleyebilirim.

İş arama uzmanıyım da...

Sitelerin çok detaylı filtreleme sistemleri var. Bir ilana binlerce başvuru olduğu için ve binlerce başvuruyu tek tek inceleyerek mülakata davet etmek imkansız olduğu için bu filtreleme kullanılıyor. Deneyim süresi, sektör deneyimi, yaş aralığı, okuduğu üniversiteler, askerlik durumu, ingilizce seviyesi, oturduğu şehir, semt vb. onlarca filtre var. Bu filtreler kullanıldığı anda 5000 kişinin başvurduğu ilandan kala kala belki 50 kişi kalıyor. Çalıştığım firma işe alımlarının büyük çoğunluğunu da bu sitelerden yapıyor yani koca bir yalan değil, vazgeçmeyin asla.

@ironiden anlamayan dunyasiz itü mezunu bir inşaat mühendisiyim.

@la lykia benim merak ettiğim şey 3-5 yıllık tecrübeli arkadaşlara geri dönüş oluyor mu? belli ki tecrübesizleri kimse iplemiyor.

ingilizce var mı? varsa yurt dışında iş yapan inşaat firmaları ( çok var kariyerde falan. arama kısmına rusya yazarsan yüzlerce ilan görürsün. ya da diğer ülkeler neyse) bu firmalar genelde görüşmeye çağırır ve türkiye den alacağın şartlardan daha fazlasını verirler. fakat tecrübesizlik falan deyip çökmeye çalışırlar o ayrı. en iyisi bile yapar. dediğim gibi şu an bir tatil rahatlığı var eylül girer girmez trafik çoğalır az daha sabret.

ben kendi sektörüm ve şirketim adına konuşayım. bir pozisyon açılacağı zaman yeni mezun pozisyonu mu yoksa tecrübeli pozisyon mu önce ona karar veriliyor. tecrübeli biri gerekiyorsa min-max tecrübe süresi belirleniyor. 3 yıl tecrübe aranan bir pozisyonda yeni mezun da mülakata davet edilmiyor, 7 yıllık tecrübeli biri de mülakata davet edilmiyor. yeni mezun bir pozisyon ise max 1-1,5 yıl tecrübesi olan veya hiç tecrübesi olmayan adaylar mülakata davet ediliyor. yeni mezun pozisyonlarda adayların staj, part-time iş, proje gibi deneyimleri çok önemli.
geri dönüşten kasıt mülakata davet edilip edilmemek ise durum bu şekilde. süreç sonunda ise site üzerinden tüm adaylara mektup sürecin tamamlandığına dair bilgi gönderiliyor.
inşaat sektörünü hiç bilmiyorum, firmalar bu işleri ne kadar ciddiye alıyor bilemiyorum ama İK'yı arayıp söz konusu pozisyon için en öncelikli kriterleri sorabilir ve deneyimsiz olmanıza rağmen çok hevesli olduğunuzu anlatabilirsiniz.

@ironiden anlamayan dunyasiz ingilizce var, meslekte kullanılan çeşitli programların kursuna gitmişliğim de var ama iş dünyasında tık yok ne yazık ki.

tecrübesizlerin gidip bizzat elden cv bırakması daha iyi oluyor.. yada firmaların genel müdürlerine , ve aynı anda ik bölümlerine derdini iki satırla anlatıp ekine cv ilave ettiğin mailler gönderirsen dikkat çekmen kolay olur.. genel müdür şart ama ben diyim.

sıkıntı yok o zaman. illa bir yerler seni çağıracak. az kaldı zaten. cv ni biraz daha zenginleştir sen o sırada. ( alla pulla yani, bir de görüşmeye çağırırlarsa ben buyum şunu yaparım, bunu hallederim tarzı şeyler söyle. çok prim yapıyor bu memlekette)

mühendislikte hem askerlik hem tecrübe yokken vaziyet çok zor gerçekten, ben de senle aynı durumdaydım yaş geçkin olduğu için askere gidip zaman kaybetmek istemedim, askerliği aradan çıkartırsanız dönüşler olacaktır.

@pofudukayi askerliği aradan çıkarmayı düşünüyordum ama şimdi bedelli gündemde. 1 yılımı da askerde harcamak istemiyorum. bedellide yaş-para olayının açıklığa kavuşmasını bekliyorum.

son bir yılda 3 yeni mezun (yazılım uzmanı) aldım. biri deneme süresini geçemedi, ikisi devam ediyor. pozisyona bağlı yani. bir de yıl sonu ve yaza doğru işe alımlar daha yoğun olur.

Valla okulların başlama tarihinden yurt dışındaki ülkelerin bayramlarına kadar çok etken var. Söylediklerinizin hepsi olabilir, bir sınıf koltuk dolar ya da iade olur ucuz bilet çıkar birkaç tane, kimse bilemez.

firmadan firmaya göre değişiklik gösterir muhtemelen.

dönemsel olarak yoğunluk olduğundan ötürü öyle bir pahalı oluyor olabilir veyahut da diğer biletler kampanyalıdır, senin baktıkların daha kampanyalı olmamıştır.

genelde yoğunluktan ötürü pahalı olur böyle durumlarda, ucuzlayacağını sanmıyorum.

Bayram zamanları pahalı

tarifeli uçuş yapan firmalarda yeni uçuş çıkması çok zor.
ama charter uçuşların sağı solu hiç beli olmaz.

hangi rota ve tarih lazım? bu işi yapan bir yerde çalışıyorum da belki işe yarar bir şey çıkar.

Hacı sistem şu şekilde işliyor.

Atıyorum bi tane istanbul-londra uçuşu var ve bu uçuşu yapacak 160 koltuklu bi uçak var. Şirket bu uçağı atıyorum 20şer koltukluk ücret sınıflarına ayırıyor. İlk 20 koltuk 50 dolar + vergiler mesela. Bu sefer için 20 bilet satıldığı an o ücret sınıfı kapanıyor ve bi sonraki açılıyor. Bir sonraki de atıyorum 70 dolar + vergiler. Böyle böyle sattıkça pahalanıyor. Ucuzlamasının tek imkanı bir kampanya yapılması ya da aşırı yoğun bir hatta ilave sefer konması ve senin boş uçağa ve dolayısıyla en düşük ücret sınıfına denk gelmen.

Yani sefere az ya da çok kalmış olması değil de uçağın boş ya da dolu olması önemli. Bu yüzden bayramlarda falan fiyatlar uçuyor, uçaklar hemen doluyor çünkü.

etraftaki ağaçlara misina ile cd bağlayın, ışıltıdan rahatsız olur başka yere giderler.

@buzdagi

etrafta ağaç yok :)

kadir has üniversitesi deniz kenarında olduğu için kuşlardan çok şikayet vardı, içeride hoparlörlerden yırtıcı kuş sesi yayınlıyorlardı sürekli.

fabrika içinde kerkenez besleyin. şahin biraz kasıyor.

onla uğraşamam diyorsanız etrafa şahin maketleri falan koymayı deneyebilirsiniz.

Kondugu noktalara sivru cubuklar var kuslar konmasin diye yapilan. Onlardan yerlestirin. Bir sure sonra konacak yer bulamayacaklardir.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu

sesi denedik olmuyor malesef.

@ermanen

fabrika içinde canlı besleyemeyiz

@ibomiu

kondukları çok yer var her yere koymak lazım o çubuklardan ama yararı olacağını sanmam. kuytu köşelere falan konarlar yani.

images.ticiz.com su alet var

www.bird-x.com

servis varsa gidilir.

mayış iyiyse, ya da ihtiyaç varsa acilen; gidilir. yoksa cık.

toplu taşımayla ölüm olur. başakşehir'den toplu taşımayla avrupa yakası'nda herhangi bir yere ulaşmak bile ölüm.

araba/servis varsa, parası falan da iyiyse gidilebilir.

meyveli yoğurt olabilir muzlu süt olabilir akşamdan hazırladığın sandiviç olabilir

sandvic hazirlayabilirsin evde. icine domates salatalik peynir koyunca cok guzel oluyor. ekmek olarak da ister normal ister tahilli ister baska bir sey secebilirsin :)

hem daha ucuza gelir hem de daha saglikli olur.

Şu anda odaya buzdolabı aldık. Sabah geldiğimde normal kahvaltı yapıyorum. Ondan öncesinde geceden veya sabahları evden çıkmadan önce sandviç hazırlardım ya da domates,peyniri bir küçük saklama kabında getirir, yanına da biraz ekmek koyardım. Ekmek olarak da baget ekşili köy ekmeği diye bir şey alıyordum. Simit benim için pazar kahvaltısı şöleninin bir parçası.

Peynir+domates+salatalık+marul+biber'den oluşan kepekli/tam tahıllı ekmeğe sandviç alıyorum (peyniri güzel olan bir yerden tabii) ben kendim hazırlayamadığım zamanlarda, simit ve poğaçadan kat kat iyidir. Yanına bir de çay, oh... Aslında bunu evde hazırlaması da çok sürmez, içine istediğini koy yani.

Ben beyaz leblebi yiyorum, öğlene kadar tok tutuyor.

birkaç sebze/meyve atıştırıp geçmeye çalışıyorum. bir de bol su içiyorum, ne işe yarıycaksa hammmına.

sabahları bir şey yemiyorum.

tam tahıllı ekmek
2 adet tavuk göğüs fileto (hazırlaması ortalama 7 dk sürer)
1 adet yumurta tavada veya haşlama (bu da tavuk pişene kadar başka bir gözde pişer)
seviyorsan 1 bardak süt (ben sevmiyorum)

mesela bu süper bir kahvaltı oldu. saat 10-11 gibi de ara öğün olarak bir elma veya muz ye, daha ne olsun.

poğaça ve simit kahvaltıdan sayılmaz, ikisi de faydasız olmasının yanında zararlıdır.

simit ya da börek, arada bir de yumurtalı mcmuffin.

tam buğday ekmeği içinde hindi salamı artı beyaz peyniri.
tam buğday ekmeği içinde fıstık veya fındık ezmesi bal tereyağı
2 adet de haşlanmış yumurta.
haşlanmış yumurtaları evde gömüyorum koku açısından işyerine götürmüyorum.
2 senedir kahvaltım bu.
hepsini akşamdan hazırlıyorum.

iki dilim tam buğday ekmeği, üzerine tereyağı ve salça, beyaz peynir ve bir dilim dana salam veya jambon. tost şeklinde. yanında süt veya meyve suyu. evde kahvaltı yapıyorum.

ben şirkette kahvaltı yapmıyorum ama cebren ve hile ile kahvaltı yapanları açma, börek, poğaça yerine sandviçe yönlendirdim. şimdi pastaneden açma söyleyeceklerine sandviç söylüyorlar. hatta çok geliyor iki kişi paylaşıyorlar bir tanesini.

işe getirirken evde yapardım ben peynir domates veya süzme peynir (güzel sürülüyor) hindi salam - domates ile. veya müsli yiyorum yoğurtla birlikte. ya da mısır gevreği. evde yarım saat erken uyanıp kahvaltı yapmak hep daha cazip geliyor bana.

Bi tabak sütlü, kuru meyve ve cevizli yulaf ezmesi, zeytin, lor peyniri, 2 yumurta beyazı, bi tam yumurta. Varsa azcık yeşillik. Fiks.

birkaç gün önce poğaça-simit-top kek üçgenine isyan ederek sabahları kendim hazırlamaya başladım.

iki dilim çavdar ekmeğinin arasına dolapta ne varsa (tereyağı, zeytin ezmesi, acıka, peynir, domates, marul, hıyar) kafama göre sürüp/koyup elime alıp öyle çıkıyorum evden. yürürken yemeğe alışkın olduğumdan sorun olmuyor. niye yıllardır yapmamışım hayret. 1-2 dakikamı alıyor alt tarafı.

ben evde 10 dakkada zeytin peynir tereyağı bal yiyorum. 10 dakkada ne kadar yenirse işte. zaten kahvaltıda normalde çok yemem.

sabah evden cikmadan ekmek araasi yapiyorum

iki dilim araasina zeytin ezmesi, bir iki dilim domat, bir iki dilim de ksar ya da beyaz peynir koyuyorum.

tamam bu da her gun cok saglikli degil ama pogaca yemekten iyidir. pogaca ve acma sirf margarin

Çok yanlış yapıyorsunuz. Yarım saat erken kalkıp kendinize yumurtalı peynirli kahvaltı yapmalısınız. Zaten en az 7-8 saat aç kalmış bünyeye dayıyorsunuz basit karbonhidratı. Günün en önemli öğünü kahvaltıdır protein ağırlıklı bir kahvaltıyla güne başlamalısınız.

Pooca. Sicak. Mideye oturanindan. Mis

simit yanında peynir. bazen bir çılgınlık yapıp domates de yiyorum onlarla.

genelde bir et ürünü(jambon,salam veya sucuk) iki çeşit peynir(eski kaşar,ezine,tulum v.b),domates,salatalık,biber,tereyağı, bazen de direkt lavaş arası hazırlıyorum; www.dropbox.com

ben artık evde kek kurabiye yapıyorum süt yada çayla onu yiyorum ofiste ki kahvaltılıklar bi süre sonra kötü gelmeye başladı ayrıca meyveli yoğurt da olabilir haftanın 2 günü falan

Kahvaltı yapmayıp, öğle yemeği yiyorum. Çok zaman kazandırıyor. Alışma süresi de maksimum 1 hafta.

Sabahları çok fazla iştahlı olmuyorum ama genellikle muz+az boşnak böreği tercih ediyorum.

Gözümden düşerdi.

ayrılırdım kesin hemde.
terbiyesizliktir bunun adı.

nefret ederim resmen. isterse 10 yil gecse ayrilirim.

cocuk kandirir gibi o nedir yahu.

Olayı biterdi. Nokta.

Esegin aklina karpuz kabuğu düşürmek diye bir sey var. Adamin hic aklında yokken güzel bur hatunun yoklaması arada hos olmayan durumlara yol açabilir.

O 2. Facebook olayina gelince, şahsen ogrenirsem bende karsi tarafa olan güvenimi kaybederim. Ciddi bir kırılma yaşanır.

Olay sadece benimle ilgiliyse, başka birileriyle iletişim kurma amacı güdülmemişse her ne kadar hoş olmasa da anlayışla karşılardım. İnsanların bu tür zayıflıkları olabilir, dünyanın sonu değil.

Her türlü bitirirdim. Bana güvenmediği için değil ama.

Her şey insanlar için. Aldatma ve aldatılma olasılığı herkes için var. Yıllar boyu hiç yapmamış olması yapmayacağı anlamına, hiç başına gelmemiş olması başına gelmeyeceği anlamına gelmez. 30-40 yıl sadık olur, 70 yaşının ilk gününde aslında karşısındakini sevmediğini anlayabilir, biri aklında kalır ve yine aldatabilir veya aldatılabilir. Kendine güvenmesi, yıllar boyu çok sadık olması hiç bir şeyi değiştirmez; bu olasılık her zaman var, milyonda bir olsa bile var. Bunun 40'lara gelince orta yaş sendromu, menapozu, andropozu var; o durumda kimin ne olacağı hiç belli değil.

Şu an o hareketle aklın çelinmemesine güvenip, bunu ömürlük bir garanti olarak gördüğü için ayrılırdım. Bunu yapacaksa evlilik arefesi gibi aşkın hala yoğun olduğu bir dönemdense, evlendikten 10 küsur yıl sonra yapsın yiyorsa. Kadın veya erkek için fark etmez.

Bunu göze alacak cesareti olmadığı, kendine güvenmediği, evlenme konusunda her türlü riski göze alamadığı için ayrılırdım ondan.

Şu hareketin iş görüşmesinden farkı yok. İşe alacağın kişiyi 10 dakikada tanımaya çalışmak için saçmasapan ahiret sorularını sorup, sonra o kişi başladığında tamamen o işe uymasını beklemek gibi bir şey.

bana eski sevgililerimden biri yaptı:)
özet olarak şunu söyleyeyim, bu derecede "kıskanç" olanlar, genelde kendileri aldatıyorlar.

yalnux +1

yalnuz +1

eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek = fırsat bulsa aldatmak. fırsat bulamıyor/koşulları iyi değil de aldatmıyor, birisi yanaşsa aldatacak?

çok kızar ve tepki gösterirdim.

1 yıl uğraştığı için ayrılırdım. çünkü böyle bi şeyi 1 yıl sürdürmek piskopatlık göstergesidir.

Bunu yapacak kadar aptal biriyle zaten evlilik sürecine girmiş olamam herhalde.

eğer böyle beni denemeye kalksa biri ayrılırdım. ergen tripleriyle uğraşamam. arkadaşım böyle bir şey yapmayı teklif etse uzaklaşırım.

başkalarıyla görüştüğünü, konuştuğunu öğrenince insan kırılıyor, üzülüyor, öfkeleniyor. ama sonu benim için hep sevgimin, saygımın sona ermesi ve ayrılıkla sonuçlandı. 2 kere denk geldim. birinde kabak gibi açık bırakmış mesajları öyle gördüm (türk yabancı dinlememiş ölümüne yazmış adam), diğeri kadınlarla "fazla" samimi idi. ben daha seviyeyi koruyan bir insanım, öyle insanlar bana itici gelir. çok sevdiğim halde ondan da soğudum.

direkt ayrılırım.

o ne yaa. bir de teklif sorgulatmak için... te allam.

bu ciddi bir güvensizlik sorunu ve ölçüsü biraz kaçmış bir paranoya örneği benim için. bir yıl geride kalmışken sanırım pat diye kestirip atamazdım ama o noktadan sonra ilişkimiz zaten bayağı çatırdardı. halihazırda problemimiz olmasa bile bu yüzden ben çok sorun çıkarmaya başlardım, en fazla 3 ay içinde bu ya da şu sebepten dolayı biterdi ilişkimiz.

bazen insanın içine kurt düşer, böyle acayip şeyler yapılabilir ama bunu ısrarlı ve sistemli bir şekilde bir sene boyunca sürdürmek benim kabullenebileceğim, katlanabileceğim bir şey değil. öte yandan bunun için bir yıllık ilişkiyi bir kalemde silmek de kolay değil. umarım hiç böyle bir sevgilim olmaz diyorum ama zaten hiçbir şekilde hiç sevgilim olmuyor, çok garip bir durum.

evlendiysek ve cocuk varsa uzunca sure kanepede uyurdu ama bir sekilde affederdim. ama bir sonraki en ufak guvensizliginde cocuk mocuk dinlemez kapinin onune koyardim.

cocuk yoksa ayrilip arkama bakmazdim.

Olayı öğrenince bitirirdim ben. Nedeni de güvensizlikten ziyade, özgüveni çok düşük, sorunlu bir tip izlenimi yaratırdı bende. Daha sevgiliyken bu şekildeyse, evlenince hayatı cehenneme çevirir diye düşünürdüm.

yok kardo çıkılmaz.

esiyo ya. çıkılabilir bence.

esiyor gene biraz. yarına serinleyecekmiş, hatta bu geceden hava bozacakmış.
dün daha kötüydü, bu iyi hali bence.

Yanlış hatırlamıyorsam o zaman galatasaray 5 milyon euro almıştıda satmıştı mehmet'i.Büyük klüpler için futbolcu satmak ekstrem bir durum olduğundan hemen atladılar belkide.Ama mehmet kendini ispanya da geliştirdi bunu da belirtmek lazım.Ayrıca fenerdeki en beyefendi adam kendisi

topal hakkında çok şey yazarım aslında ama kısa ve öz tutucam. allah herkese topal şansı versin. bu kazmalıkla türkiye'nin en büyük 2 kulübünde ve valencia'da oynamak ilginç cidden. kendisini hiç beğenmiyorum ama geçen senenin çoğu maçında iyi oynadığını söyleyebilirim. iyi oynamasının sebebi de 3'lü orta sahanın en gerisinde oynamasıydı. fm tabiriyle dmc dediğimiz bölge. diego'nun gelişiyle birlikte box to box performansı beklenecek ki birkaç sene önceki kazmalığını bol bol göreceğiz demektir.

Ben de beğeniyorum bu adamı. Çok efendi, istekli ve akıllı oynuyor. Valencia'ya €5milyon bonservis bedeliyle gitmişti. Banega sakat olunca falan oynadı orada da. Fener'e gitmesine de şaşırmadım. Adam iyi oynuyor çünkü. Ayağı da çok düzgün. Buldu mu efsane vurur. Çok farkla out'a giden şutunu hatırlamıyorum.

Gs'de son sezonunda rezalet oynuyordu, sürekli top kaybı yapıyordu. İspanya'da kendini baya geliştirdi adam.

topal kendini bilerek ve efendi kişiliğiyle oynadığı için 11 in değişilmez isimlerinden biri. yoksa yetenek olarak selçuk şahinden farkı yok.

fena değil limit içi

Güzel, ben severim. Ama e'leri yayarak söyleyen insanların ağzında çok kötü oluyor.
Nedeni ne bilmiyorum, Efe, Ege seviyorum bu isimleri, kulağıma hoş geliyor. Kuzenimin adı Efe.

Çocukluk arkadaşlım bu yüzden çok severim.

Çocuğuma efe adını koymak istiyorum.

Efe isimli tanıştığım herkes delikanlı ve temiz insanlardı.

sevdigim bir isimdir, genelde sevimli erkek cocuklarini cagristirir bana.

kötü bence. büyüyünce efe bey falan diyecekler dalga geçiyormuş gibi. ilk 5 yaşa kadar uygun ama sonrası için değil. e isim de ömürlük olacağından ben olmaz diyorum.

Bi tek bende mi "efemine, künefe" vb şeyler çağrıştırıyo arkadaş :D Bi de çok kısa değil mi 3 harfli? Ece, ali gibi çok kısa isimleri genel olarak beğenmiyorum da.

Bu arada, çok bileni yoktur muhtemelen ama Anadolu'nun bağrından ziyade Yunanca "ephebos"tan gelir, yiğit anlamı taşır. Orası güzel ama bak :)

Güzel hatta ben çocukken köpeklerime efe ve yiğit isimlerini koymuşum.

güzel isim.

yunanlar da anadolunun bağrından gelme zaten :)

Sevmem. Sonuçta gangster demek. Eşkıyadan farkı yok sözlük anlamında. 20'li yıllarda Yunan'a karşı savaşan efeler de olduğundan halk tarafından benimsendiği için iyi bir şey olarak lanse ediliyor; fakat efe dediğin haydut, yol kesen, haraç alan kişidir. Tabii Çakırcalı ya da Kamalı gibi istisnalar var da şimdi o meselelere girmek istemiyorum.

Ezcümle, ben sevmem.

Sebebini bilmiyorum, şımarık zengin çocuğu izlenimi yaratıyor. Böyle kısa saç, rayban gözlük falan, itici hareketler. Hiç böyle bi efe tanımadım ama bu canlanıyor :)

fonetik olarak çok hoş geliyor bana.

böyle isimler bence iddialı ve bu durumun çocuklara psikolojik baskı olarak döndüğü görülebiliyor.

efe güzel isim de sorumluluğu büyük. ismin efe ise yakışıklı olmak zorundasın. onun için çocuk sahibi olmak istesem iddiasız isimler düşünürüm. tipsiz efe olur mu? adına efe koyacaksın çocuğun, tipsiz olursa nasıl açıklayacaksın çocuğa :))

Aynen Yunanlar Anadolunun bağrından geliyo zaten, yani bizden bi isim, kimin ismini kimden alıyolar :p ama yeni bebeklerden 3te 2si efe gibi bi isim alıyo artık. bu açıdan düşündürebilir. bi de şortlu tipler çok da kabadayı gibi durmuyolar ki?

Arkadaşlar, Yunanlar Anadolu'dan gelmez. Anadolu'ya "sonradan" gelmişlerdir. Gelişlerinden çok daha öncesinde de bu kelime zaten bulunmuştur. Dediğim gibi, çocuğuna bu ismi koyan/koymak isteyen 100 kişiye sorsak sanırım 100'ü de bilmez ama sonuç olarak biz adamlardan almışız :) Kesin bilgi, yayalım :p

www.the-map-as-history.com

ahaha Sadakatsiz, Yunanistan'da kullanmayı bırakmışlar mı? :D Neyse, köken mevzusunu daha uzatıp esas konuyu bulandırmayacağım, ankete devam :D

vay, doğru söylüyosun, neyse öğrenmiş olduk :) heykeli bile varmış.

olumlu.

karizmatik, kumral, yeşil gözlü bir efe canlanıyor anında gözümde.

baya olumlu yani.

Sevmiyorum, aklıma rakı geliyor.

sevdigim bi isim.
hey gidinin efesi. aydin efesi.
saglam, temiz, net bi isim.

@sadakatsiz, yok pandispanya doğru söylüyo o yüzden boşa çabalamayalım. yoksa dilimize geçen ve kullanılan tüm sözcükleri "Türkçe" olarak adlandırmamız lazım. Halbuki kiminin "kökeni" latince, farsça, fransızca vs. Bu onları saf Türkçe yapmaz :) Bu yunanlılar mö 4.yy'da kelimeyi çıkardıysa, bizim efeler tarih sahnesine 16. yüzyılda çıkmış.

Ben severim kuzenimin ismi ve köyde ki her sene doğan siyah erkek buzağıya verdiğimiz isimdi...

İzmirli değilsen iyi.

Çünkü izmir de artık biri dur demeli Efe ve Ege görmekten kusacağım.

Onun haricinde Efe ismi iyidir.

İsimler insanların üzerinde etkili oluyor, o yüzden ne çok ağır ne çok hafif isimler koymak daha iyidir. Kaya, sarp gibi isimli çocuklar hep zor olur. Bir de, insanın şerefine uygun da olmalı. o yüzden bir hayvana koyulacak isimler, hayvan ve nehir börtü böcek isimleri koymamak da daha iyi olur.

İhsan, muhsin, tahsin, hasan, hüseyin,
Erdem, bilge, bilgin, alim, salih,
Hakan, kağan, han,
Gibi isimler efe'den çok daha güzel.

efeye nötrüm. ama bana bayağı egeli ismi gibi geliyor, ki izmirde adım başı efe yorumları gelmiş.

severim, papağanım vardı efe diye. kediye köpeğe de çok fazla konulan bir isim yalnız, o yönden de düşünün derim.

Efeler diyarından bildiriyorum 3 erkekten birinin ismi efe... Bir de iki isim koyup ikinciye efe koyuyorlar daha itici "ahmet efe" "mehmet efe" "yağız efe"...

Evet bi de o var, süper isim diye diye maşallah hepiniz eşeğinize kuşunuza köpeğinize bu ismi koymuşsunuz resmen, tebrikler :D:D

ben topuk yerde kullanıyorum. tam yerini bulduğun zaman sorun olmaz, alışırsın.

hmm. hiç düşünmedim pedala nasıl bastığımı. en rahat olduğunuz şekilde basmalısınız bence.

yokuşta kalkış sırasında kavrama noktasını bulursanız işte o zaman işler yoluna girer. sağ ayağınız frende, sol ayağınızı debriyajdan yavaş yavaş çekerken motorun titreme-hırlama arası çıkardığı sesi duyabilirseniz; o noktada durun. hırlasın, titresin biraz. bu noktada ayağınızı frenden çekince aracın geri kaymadığını farkedeceksiniz.

biraz gaz verip, ayağınızı yavaşça debriyajdan çekince hadi selametle.

ben de çok azıcık kaydırırım hep ama o kadar da olsun diyorum. topuğum hep yerde oluyor. dur-kalk pratiği yapa yapa yerleşecek bir şey o, alışınca zaten seri bir şekilde kalkarsın.

bu arada çok dik yokuşlarda direkt el freniyle kalkıyorum. sen de en olmadı hiç kasma el freniyle kalk git işte.

ne yazık ki topuk yerde alıştım. tüm paspasların topuk yeri aşınıyor. :)

önce düz yolda debriyajın kavrama noktasını iyice öğren. araç frende değilken debriyajı öyle bir noktada tutuyorsun ki araba ne ileri ne geri gidiyor. o noktaya alışınca yokuşta el frenine falan da gerek kalmıyor. el freni kafa karıştırıcı.

benim topuk yerde oluyor genelde.

yokusta kaydirmamak icin pratik en iyisi, trafige kapali bir yerde (arabanin gecmedigi yer)

yokusta durdur arabayi.
frene basili tut.
vitesi 1e tak ama ayagini debriyajdan kaldirma.
simdi ayagini cok yavas debriyafdan kaldir, frene basili tutmaya devam et.
araba titremeye baslayacak, titremeye basladiginda ayagini frenden cek, araba kaymayacak.
gaza bas biraz, o arada ayagini yavas yavas debriyajdan kaldirirken gaza daha hizli basmaya basla.

yokusta kalktin :)

dik yokuslarda direk el freni ile kalk, el frenini 50tl'ye degistirirsin. debriyaj daha buyuk paralara mal olur.

şimdi el freni çektin, vitesi bire aldın. sonra ufaktan başla. araba artık "bırakın lan beni" diye böyle kendini ileriye atmaya başladığında ama el freni engel olduğu için gitmediğinde el frenini indireceksin. debriyajdan yavaş yavaş çekerken gaza kökle ufaktan.
motor biraz bağıracak ama olsun. sonuçta çok nadir durumlar. bırak motor bağırsın.

yahu ben bu işi hiç yapamacakmışım gibi geliyor
topuk yerde olunca ayak bileğiyle kavrama noktasını daha iyi ayarlayım gibime geliyor ama debriyaj pedalı fren ve gaza göre biçimi daha farklı o yüzden topuklu olayı tam oturtamadım

bacak itme kontrollü ayak ucuyla basma olayında ise kontrol çok zor
el frenli de alışmak istemiyorum

topuk yerde degilken yap o zaman :) hangisi senin rahatina gidiyorsa onu yap. pek onemli degil bu =)

alisirsan alis yahu el frenine :) arabam degerli dersin. daha az zararli el freni ile kalkmak.

@technicalte, ben de öğrenirken el freni ile kalkmak istemiyordum, hiç denemedim bile el freni ile kalkmayı. sanki el freni kullanınca "şoför" olamıyorsun gibi bir algı mı oluyor o ara bilmiyorum. el frenini kullanmaya başladıktan sonra diğeri amelelik gibi geliyor artık bana. millet trafikte zaten senin arabanın dibine kadar sokuyor arabasını, ne gereği var gerilmeye kullan el frenini gitsin.

debriyaj balatasına vereceğin para ile gerçekten kıyaslanamaz ayrıca, balata parası ödedim oradan biliyorum.

bi ayak frende, bi ayak debriyajda, yavaş yavaş debriyajdan çekiyorsun, bi noktada araba hafiten titremeye başlıyor. o noktada debriyajda tutuyorsn ayağı, çekmeden. frendeki ayak hızlıca gaza geçiyor ve biraz gaz verip debriyajdan yavaş yavaş alıyorsn.

topuğa takılma. baskı balatayı zorla biraz öğrenene kadar. dedikleri gibi kavrama noktası kas hafızana yerleşince topuk değerken de değmezken de kaldırırsın arabayı. hatta elinle bile. ilk zamanlar azıcık bağırtman lazım arabayı.

benim araba gibi kavrama noktasını belli etmeyen bir aracın varsa işin zor, dik yokuşlarda el frenli yönteme mahkum olursun, hafif yokuşlarda da pratik yaparak ince kaydırmalarla aracı kaldırırsın. püf nokta, titreme olan kavrama noktasında fazla tutmayın aracı, yani en azından sürekli o noktada tutmaktansa kalkmadan 2-3 saniye önce falan o noktaya gelin.

en mükemmeli

www.youtube.com

www.youtube.com

bu da var. gerçi polis kurtarıyo sonra ama yine de bi içimin yağları erimedi değil.

Ne amaçla olursa olsun iki insanın kavga etmesi normal bir durum olarak kab... şaka şaka
www.youtube.com

youtube'da "justice porn" diye aratırsan bu tarz bir sürü videoya ulaşabilirsin.

en şahaneleri için listelenmiş olarak: www.reddit.com

www.liveleak.com

Şarkı benim tarzım değil ama kendi klasmanında güzel duruyor ve Rusça öğrenme isteğimi yeniden hortlattı, teşekkürler :)

bence güzel değil ve duygudan eser yok. anlaşılan o vurgulu rusça kaba duruyormuş rap müzikte.

Cetin cetintas - ich liebe dich vardi lisedeyken.. onun aynisi iste. O kotuyse buda kotu.

basta en iyi rus rapcidir zaten. guzel enstrumentaller kullanir. bu album eski ama basta 3 idi sanirim bu sarkinin bulundugu album Ingiltere'de Rus bir arkadas dinletmisti bana da

sözleri baya iyiymiş

çok sıkıcı ve iç karartıcı geldi bana.

Chai vdvoem-jelanaya
Bana kalırsa en güzel rusça şarkı bu.

Bu da linki: m.youtube.com

atla git.

ben şu an pilot olup ömür boyu uçmak için götümü yırtmaktayım. bunu düşün mesela. sakat bi iş olsa bu kadar çabalamazdık di mi :)

Riski en az olan ulaşım aracı, yıllardır kullanırım, içmeden de oluyor.. sen en iyisi uçağı sevmeye çalış..

ota boka uyuyakalan ben, uçakta uyuyamıyorum. zaten uçağa bindiğinde adrenalin salgılıyorsun uykun iyice kaçıyor.

onunçün uçakla barışmaya, kabullenmeye bak.

cam kenarına otur tadını çıkar. ha bir de havalanırken sakız çiğne ve sürekli yutkunmaya çalış

Uçak yolculuğu tek sevdiğim toplu taşıma benim. Mis gibi hızlı, acil çıkış önünden istersin koltuğu da. Yayıla yayıla gidersin.

uçuştan korkan bir arkadaş xanax içip uyuduğunu söylemişti.

1- 3-4
5- krakow, bratislava, prag
7- gulaş ve kürtöskalacs yiyin. palinkayı az için çok kötü çarpıyo.

ben baya fazla yürüyerek bir buçuk günde altını üstüne getirmiştim. 2-3 günde gezilir her yeri. hosteller epey ucuz konaklama için. ben geceliğine 30 tl gibi bir şey vermiştim. yemek için dönerle falan yetinirseniz epey ucuza çıkarsınız, budapeste epey ucuz bir şehir. sadece yemek ve su için günde 20-30 tl'ye bile çıkabilirsiniz kişi başı.

1- 3 gün 2 gece ortalama

2- her yer gezilecek yer bence şehirde. parlamento binasından yukarı doğru yardır margit hid'den sağa dön szent istvan caddesine çık oradan yardır peşte tarafının altını üstüne getir. oradan buda'ya geç citadella'e git, buda kalesine git, gellert'e git. vaci utca'da alışveriş yapabilirsin falan, istanbul'un bağdat caddesi gibi bir yer.

3-full moon design hostel'de kaldım ben, harikaydı. gecelik 10 euro 8 kişilik odalar, ranzada alt yatağımda dutch bir abla vardı onla takıldım iki gün, aşık oldum döndüm.

4- ortalama 25-30 euro harcarsınız.

5- bratislava, prag, viyana, krakow

6- en az 250 euro harcarsınız, ben 4 gün kaldım 260 euro harcadım ama resmen har vurup harman savurdum parayı yani. canım ne istediyse yaptım, fazla fazla yedim içtim sıçtım alışveriş yaptım. çok rahat o paranın yarısıyla da hallederdim yani.

7- szimpla kert ve instant pub çok güzel, sziget'te festival var kesin git, morrison's 2'da pazartesi geceleri ucuz bira. pembe kapaklı sular normal gelmiyorsa ve onları içemiyorsan török etterem yazan yerlere gir ve hamidiye su al. gulaş çorbası iç, kürto bilmemne yemesen de olur, şekerli ekmek bildiğin. palinka güzel. zwack museum'a git ve unicum içkisinin tarihçesini dinle, distile edildiği yerleri falan gör, fıçıdan tadımlık bir bardak unicum verecek kadın onu iç beğenmiş gibi yap.

5-Bütçeniz varsa Viyana, kısıtlıysa Prag

dil kökü iltihabı da olabilir.

tuzlu su gargarası

Tantum verde diye bi ilaç var, gargara yapıyosun. Kökten çözüm.

1. Yok
2. Esnek değil
3. Yaratmaz
4. Hayır

o ilan yayından kalmış bu arada.

1 hayır
2 191 bile olsan kaale alınmazsın
3 sıkıntı olmaz
4 esneklik sağlanmaz.